Serüven bundan tam 15 yıl önce “Hayal Değil Gerçek" sloganı ile hazırlanmış bir diploma projesi ile başladı. Moda çay bahçesinde içilen çayların, Caddebostan’da binilen bisikletlerin, birbirine aşık iki tasarımcıya yetmediği zamanların bir öyküsü Harmonia.

Doğaya olan tutku, yeşile olan açlık, denize duyulan hasret, çıkılan her Likya yürüyüşü sonrası yaşanan hüzün, tırmanılan her dağın rüzgarının kulaklara fısıldadıkları…
Sokrat’ın Karısı kitabını okurken, Olimpos sahilinde; 15 gün çadırsız yaşamak Likyalıların Ülkesinde. Yaslandığımız kayada bizimle yaşayan örümcek, hergün yanımıza su içmeye gelen kertenkele, ayak parmaklarımızla oynayan balıklar, biraz kağıt, bir avuç kesmeşeker, iki sevgili, bir tasarım ile keşfedilen herkes için yaşam alanı, her şey ile birliktelik, bütün içinde varlık bilincinin ekolojik tasarım ile harmanlanması, disiplinler arası bir tasarım stüdyosu kurma hayalini doğurdu, olgunlaştırdı, kum ile, böcek ile, taş ile, toprak ile yoğurdu.
İçilen melisa çayından mıdır? Dönüş yolunda çantalarında taşıdıkları turunçlardan mı bilinmez; şehirdeki iş yaşamına döndükten 2 ay sonra, sırt çantalarındaki kum, kıyafetlerindeki deniz kokusu tükenmeden, istifa ederek yılın son ayında karlı bir İstanbul gününden,  yağmurlu bir ege sahiline, ceplerinde birikmiş sevgi ve hayalden başka pek de bir şey olmadan başlar Harmonia’nın öyküsü.
İlk durak Ege kıyılarında denize dokunma mesafesinde bir yer olur. 2012 yılında resmi kuruluşunu yaptıkları Harmonia’nın hayallerde olan iş listesi, araştırmaları, bir bir eyleme dönüşmeye başlar. Ekolojik tasarımın teoride değil pratikte deneyimlenen bir tasarım disiplini olduğunu savunurlar, küçük bahçelerinde bol bol denemeler yaparlar. Öğrenirler, yeni yöntemler teknikler geliştirirler. Bilgiler bir kesme şekerle çizilen kara kaplı defterde toplanır, bir de yaşamlarında. Artık bu deneyimler, birikimler taşmaya, yaşadıkları bahçeli eve sığmamaya başlar. Başkalarıyla paylaşma, çoğalma zamanı diye düşünüp tekrar yola çıkarlar.
Harmonia’nın öyküsü yeniden başlar.
Bir eylem, bir festival, bir musibet, bir hayır onları Kuzey Kazdağları’na, Bayramiç’e taşır. Harmonia orman ortasında, hiçbir şebekeye bağlı olmadan, kelimenin tam anlamıyla bağımsız ve disiplinlerarası bir mekana da böylece kavuşmuş olur.
Her nefeste yeniden doğmak, her baharda bir serüvene çiçek açmak gibi hikayeleri yeniden başlar. Kara kaplı deftere yazılanların yolculuğu hiç bitmez Harmonia’nın. Elden elle, kulaktan kulağa, gönülden gönüle, çoğalarak, atılan tohumlar ile birlikte kimi için yoktur, kimine göre hep vardır.
Yolculuk devam ediyor…

slide2slide1slide3slide6slide5slide4slide9slide8slide7slide10slide11